Etiketler

Etiketler

2 Mart 2019 Cumartesi

28.04.2008

karadır kaşları kara
sineme açtın yara
beni dünyada avara
eden bin beter olsun

    bu şarkıyı ilk kez Balıkesirden Antalyaya giderken arabada dinlemiştim. şimdi de dinliyorum. nasıl mı. mp3 çalarım sonunda elime geçti. tabi telefonda. saat 13.15 hemen açtım ilk önce Murak Kekilinin ağzından bu şarkı çıktı. Memleketten gelirken güzel parçalar yüklemiştim. lazım olur zannıyla. dün yarım kalan basket  olayına devam edicem fakat şimdi biraz bundan bahsetmek istiyorum. şimdi de başka bir şarkı çalıyor. müzik ne güzel bir şeymiş yeni mi anlıyorum bilmiyorum ama şu an epey iyi anlıyorum.

bana durup durup gel deme
maksatın beni görmek değil bana istanbulu göstermek.
bırak istanbul düşlerimde kalsın.
beyoğlu ben olmasamda aydınlıktır.
bana durup durup gel deme
yolların bana aşktır artık

bu şarkıyı da belki 10 kere dinlemişimdir ama şimdi daha farklı birşey anlıyorum. ya şair istanbula gitmek istemiyor değilde ya gidemiyorsa. yani tutsak ya da rehin ya da alıkonmuş ise. ya benim gibiyse. ya da mahrum bırakılmış tüm insanlar gibiyse, birazdan yine içtima var saat 2 de. yapmam gereken bazı hazırlıklar var.
sigara 
f tipi
baskete devam

basket hikayesine devam edelim fakat olay dünkü sıcaklığını taşımıyor tabi ki. yine de aklımda kaldığı kadarıyla devam edelim. yan ranzamda yatan arkadaşım şimdi bu oyun için beni çizmeye çalışıyordu. neymiş. güzel bir maç olsun diye. peki güzel bir maç nasıl yapılır. güzel oyuncularla. peki güzel oyuncu nasıl olunur. oynaya oynaya mı? peki oynaya oynaya güzel oyuncu olunursa ve güzel oyuncu olmadan da oynanamıyorsa nasıl güzel oyuncu olunacak? cevap basit benim sahada yaptığım gibi yüzsüzlük yapıp ayak direterek. normal hayatımda bu durumlarda hiç ayak direttiğimi bilmem fakat bugün başkaydı ve cevap olarak böyle şey olmaz ya deyip tepki verdim. hala takımlar ayarlanma noktasındaydı. bu yemi yemeyince yeni birşey denediler beni egale etmek için değişmeli oynayalım dediler. sen biraz bekle falan gibi, arkadaş çıkar sen girersin dediler. daha fazla yüzsüzlük yapamazdım fakat oyunda da onurumla ayrılmak istiyordum. 5 dakika sonra çıkarım dedim. oyuna 5 dakika daha devam ettim ve fazla uzatmadan ben çıkıyorum deyip çıktım. aslında buna onurdan çok gurur demek daha mantıklı. çünkü çıkarılmayı hazmedemedim ve sanki kendi isteğimle çıkıyormu gibi kısa bir süre belirleyip o zaman çıktım. halbuki oyun benim harcım değildi. onlar benim 2 katım daha iyi oynuyordu ve benim kendi ayarımdakilerle oynamam daha mantıklı olurdu. hani söze annemi her fırsatta aramalıydım diye devam ediyordum ya. baskette çıkar çıkmaz klübeye gittim ve aradım. bu sefer açtı annem telefonu. biraz nefes nefesseydim. basket falan oynadık arkadaşlarla dedim. zavallı anacağım şimdi beni potalardan seken arkadaşlarımın arasında süper basketçi olarak bilinen bir asker sanmıştır. ama sonuçta o kadar asker içinden ben oynamıştım. bu bile gururuma yağ sürüyordu. ya siz basket de mi oynuyorsunuz? dedi, futbol, masa tenisi herşey oynuyoruz dedim. doğruydu hepsini oynamıştık. fakat hepsini birrer kere oynamıştım. bak şimdi futbol oyunumu anlatmamıştım herhalde notlarımı alayım da anlatayım.
sigara 
f tipi
futbol

saat 21.23 akşam bir komutan çocuğuna derse gitti. yarım saat önce gelebildim. hazırlıklar falan derken anca yatağa girdim. mp3 çaları da kulağıma taktım. uzandığım yerden yazmaya çalışıyorum. aslında yazmak istediğim ve yazılması gerektiğini düşündüğüm çok şey olmasına rağmen pek vaktim yok. vaktin yanında deşifre de etmek istemediğim için şahısları es geçiyoz.

bu arada mp3 playerimin pili bitti şimdi onu değiştidim kaldı bir pil. şahısları es geçiyoz dedim ya aslında şahıslar üzerine birşeyler yazmak istesen belki onlarca kitap çıkar bizim koğuştan veya her koğuştan. çünkü askerlik insanı o kadar değiştiriyor ki bunu asla anlayamıyorsun ama başkaları anlayabiliyor. çok kibar şehir çocukları bile iki hafta içinde sağa sola sesli gaz atacak  hale geldi. birbirlerinin üzerine çullanma hadisesi de yakındır veya yapılıyordu diye düşünüyorum. mesela benim karşı çaprazımda yatan operacı bir arkadaş var elindeki diriliş adlı kitabı okuyor. daha doğrusu okumaya çalışıyor. az ilerdeki yatakların üzerinde de her zamanki gibi 3-5 kişi ekonomik mevzulardan tartışıyorlar. herhalde sesin tonu biraz fazla gelmiş olacak ki arkadaş başını kitabından kaldırdı ve öyle bir baktıki o kalabalığa. korku, endişe ve üzüntü öyle bir gömülüyorduki suratında gözleri ve dudak bunu çok açıkça gösteriyordu. bu tartışmalar çok oluyor bizim yatakhanede. benim karşı yatağımda yatan arkadaş kendisi bir işveren olduğu için her zaman çoğu işçi olan bizim yatakhanede tartışma çıkıyor. işveren arkadaş da tüm tartışmalara hiç altta kalmaya dayanamadan katılıyor. her ne söylersen söyle hatta kesin deliller ortaya koysanda varsayımlarına daha itimat ediyor. gerçekten çok acı, hiç öğrenmeye açık değil. halbuki öğrenmenin ilk şartı bilmediğine inanmaktır. bildiğini zannedene kim ne anlatabilir. bu arada bu işveren arkadaş beni baskette egale etmeye çalışan samimi olduğumu söylediğim arkadaşla aynı kişi. acaba yukardaki sözleri bazı kalbi kırıklarla mı söyledim bilmiyorum ama gerçekten onu bu yönüyle çok eksik görüyorum. bak yine abiduk gubidik mevzulardan bahsederken anlatmak istediğim şeyleri anlatamadım. anlatamadığım gibi yeni bir madde de eklendi
diriliş
şimdi kafamı kaldırdım ve sağa sola baktım. kitap okuyan arkadaş boş bakışlarla sağa sola bakıyordu. birde derin derin öksürüyordu. yanımdaki polis arkadaş bulmaca çözüyordu. köşedeki battaniye altında telefon ile görüşüyor. ilerdekiler de başka mevzular konuşuyorlardı. acayip uykum geldi. maddeleri tekrar not edip yatmayı düşünüyorum. saat 21.47 vaybe sivil hayatteyken biri bana   bir gün gelicek 21.47 de yatıcaksın dese acaba ne zaman derdim herhalde.
sigara
f tipi
futbol
diriliş
müşteki

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder