Etiketler

Etiketler

24 Şubat 2019 Pazar

23.04.2008

müzik çok güzel. ahmet söylüyor. ahmet bizim koğuşun bir elemanı. şu an şarkı bitti ve alkışlar koptu. ben yine yazıyorum. asker kepimin kenarlarını indirdim. güneş az ilerimde yüzüme vurmak için can çekişiyor. arada küsüp bulutun ardına gidiyor. eğer güneşin cinsiyeti olsaydı galiba dişi olurdu. nazlı ve sıcak. koruyucu ve kollayıcı bazen de azap verici. şimdi başka biri şarkı söylüyor, başka bir takımdan. dedim ya 3 takımız biz.
    şuan eğitim alanlarımızdaki yerde oturmuş şarkı dinliyorum. komutan yarı şaka yarı ciddi talimatlarıyla arkadaşlarla şarkılar daha doğrusu türkü söylüyor. ileri de diğer askerler top oynuyor. tekrar kafamı kaldırıp bakıyorum ve şarkı için ortaya çıkarılan askerler 4 e çıkmış yöre yöre türküler.
    bugün 23 nisan olması hasebiyle eğitim yok. fakat yine de sabah 7.45 de içtima alındı ve eğitim alanına getirildik. çimenin soğuğu alttan nazlı güneşin sıcağı üstten vuruyor. o kadar olay gerçekleşiyor fakat fırsat bulup yazamıyorum. artık not defterimi de yanımda taşıyorum. sağ tarafımda kamuflaj denen pantalonumun yan cebinde, şimdi bizim arkadaş dostum şarkısını söylüyor. herkes eşlik etmeye çalışıyor. dedim ya yazamıyorum hem vaktim de yok dedim ya, aslında vardı. dün yatmadan önce 1 saat gibi bir vakit vardı ve birşeyler yazmak yerine arkadaşlarla kağıt oynadık. dün sabah kardeşim ziyerete geldi ve listeyi getirmişti. artık saatim de vardı donlarımda. özellikle burada dona çok ihtiyacım olmuştu. çünkü yıkama imkanım yoktu. yıkasamda kurutamıyorsun. yatakhaneye birşey asmak yasak. sadece banyonun ırada askılık var, oraya da eşyaları astıktan sonra bir daha görüp göremiyeceğin belli olmaz.
    dün yine tuvalette yıkandım. bugünde banyo zamanı varmış yine gitmeyi düşünüyorum. ahh keşke tüm zorluk bu olsa ama değil. emir-komuta zinciri de epey zorlayıcı. özellikle rütbesini kişisel egosu için kullananlar... bu mevzu çok su götürür gibi onun için sonra değinmek istiyom.
    birkaç gün önce, yazmak istediklerimi yazmaya vakit olmadığı için deftere küçük not düşmüştüm. onu aradım buldum.
1.herşey mantıklı
2.ilk defa gezete
    yazamıyorum. yer soğuk zorlamaya başladı.

    not aldığım meselelere gelecek olursak, ilk olarak herşey mantıklı notumu ele alalım. askerlikle ilgili kanıksanmış bir söz vardır. askerde mantık olmaz. bu sözün doğruluğuna bizzat şahit oluyoruz burda, hatta bu söz komutanlar arasında da kanıksanmış olacak ki belli bir süre devamlı askerde herşeyin mantıklı bir tarafı vardır diye tahşidat yaptılar durdular. hatta bir gün akşam komutanlık saatinde komutanlarımızdan birisi sırf bu mevzuyla ilgili sorun mantığını anlatayım dersi yaptı. tabi izahları ne kadar mantığa yakındı tartışılmaz. çünkü askerliğin mantığını anlatırken bile mantıksız önermelerde bulunuyorlardı. bu benim düşüncem tabi, belki açıklamaları mantıklıdır ama ben hala baş parmağını diğer dört parmağa yapıştırmanın mantığını anlamadım. ki bu hatayı yapanlar ciddi azar yiyebiliyordu. 10 kişi için 120 kişinin gitmesini anlamışta değilim. hatta şimdi hatıra yazdığım bu yerde bu mevzudan bulunmaktayız. çünkü Çanakkale de bugün anzaklar günü ve bizden yaklaşık 10 arkadaş görevlendirildi. bu arkadaşlar sivil kıyafetleriyle oraya gidecekleri için sivil kıyafetlerin olduğu depoya gittik. gittik diyorum çünkü hepimiz buradayız. 120 kişi yaklaşık 1km yol gittik. ve yaklaşık bir buçuk saattir burdayız. eşyayı geldiğimiz 10 dakika içinde arkadaşlar aldı ama bu iş için biçilen süre 1buçuk saat olduğu için bu zamanı dolduruyoruz. işte size mantık.
    komutan toplan dedi...
    ikincisi ise ilk defa gezete bunu niye yazdım veya ne düşünerek yazdım bilmiyorum. şimdi düşünüyorum acaba ne düşünmüş olabilirim diye, aklıma gelmiyor. buraya geldikten sonra sanırım bir hafta hiç gazete ve TV görmedim. TV gördüm birkaç saniye. ama gazete görmedim. burada ilk gazeteyi kütüphanede gördüm ama o an kafamda oluşan düşünceleri hatırlamıyorum. bir de bunun nedeni belki artık koğuşta rahatça gazete okumayabildiğinizden olabilir. ama müziğe hakikaten büyük bir özlem duyuyorum. mp3 playerimdan ayrılmak bana epey koydu. düş sokağını özledim. türküleri özledim. evenincence yi mama said şarkısını özledim.
    şu an yazmak istiyorum, 1 saat vakit de var fakt birazz ses var koğuşta, arkadaşlar kağıt oynuyor. ihale. bu kağıt olayı iyi oldu. inşallah başımız belaya girmez. şimdi 17.30 da yemek öncesi içtiması var sonra 18.30 yemek sonrası içtiması ve komutanlık saati sonra 21de yatış içtiması. hepsi ön bahçede potanın altında. yürüyüş kol hizasında.
    bugün ve birkaç gündür zihnimin acımaya başladığını hissettim. hiyerarşik sistemin bir altını ezmek manasına gelebildiği üzerine düşünceler aklımı meşgul ediyor. belki bunla ilgili bir kaç hadise yaşadım ondandır. ilk olarak komutan birinden yediğim birkaç fırça geldi aklıma. bacağımın ağrıması tutmuştu. biraz da diz kapağı sorunu vardı. fakat dillendirmemiştim. önemli değildi. bazen ağrıyor ve eğilip doğrulmak zor oluyordu. esas duruşu bozmuştum, ama olsun. fırçanın mahiyeti önemliydi. sen kimsin. ben kendimi hep basit biri olarak görmüştüm çünkü öyleydim. herhangi bir yerde herhangi bir meslekle meşgul olabilirdim ve ben matematik öğretmeni olarak seçilmiştim. ama bazı insanlar benim bu sıfatımı üstünlük veya alçaklık belirtisi olarak görebiliyordu. neden dedim bunu. bana komutan yani çift kazıklı uzman çavuş. ne mesleği yaptığımı sordu. bende matematik öğretmeni demiştim. sivilde matematik öğretmenisin diye kendini birşey mi zannettin dedi. gözlerinin ta içine baktım öylece baktım. gözlerinin merceği bir sağ gözüme bir sol gözüme gidiyordu, gözleri sorgu altında yalan bir ifade veren bir kişi gibi haire kapanıp açılıyor ve kararlılığın verdiği keskinlik azalıyordu. bir an acıyı gördüm o gözlerde saygı duymak zorunda olduğun yığınla üstü varken, ona saygı duyması gereken kişiler şikayet edince belli ki içi acıyordu. sen kimsin ya. bu soruyu anlamamıştım. verecek cevabım da yoktu. sustum. birkaç soru daha geldi ama artık cevap vermiyordum. he! he! gibi ünlemlerle cevap bekliyordu. acısı artıyordu. ona acıdım ve yardım etmek istedim. acısını biraz söndürsün diye birkaç kısık sesle cevap verdim. bu sefer üstünlüğünü kabul ettirdiğini düşünerek yeni ikazlarda bulundu. bu sefer daha mağrurdu. bir diğeri daha acıydı. er in er e yaptığı hiyerarşiydi. hem de rütbesiz erin. askerliğinin sonuna gelen askerler usta diye niteleniyor ve belli bir süre özerklikle hareket ediyordu. örneğin ne kantin ne çay sırası bekliyordu.
 
    geçen akşam 21 küsur civarlarında kantinde sıra bekliyordum. sadece su alacaktım. 20 kuruş bu arada bir su. 15 dakika geçti sıra gelmek bilmiyordu. önümde 3 tane er kalmıştı. sonra iki eşofmanlı asker geldiler ve ikinci sıraya yerleştiler. bana yakın olan eşofmanlı askeri sırtından dürterek bana dikkat kesilmesini sağladım ve burada sıranın olduğunu söyledim. bana kısık sesle ve arkasını göstererek o komutan o komutan dedi. komutansa en ön sıraya geçmesi mi gerekiyor dedim. asker oğlan tekrar o astek dedi. ya olabilir gibi hafif tırsmalı bir cümle kurdum. o sırada komutan olduğu söylenen asker bana doğru döndü ve sen ne diyon, sen kimsin diye üzerime yürüdü. arkadaşı olan eşofmanlı komutanım diyerek araya girdi. kardeşim sıra var gibi ezik cümleler kurdum. bir anda çıktı kantinden gitti. arkadaşı olan eşofmanlı kardeşim sen naptın, o astek, alay komutanından sonra o geliyor gibi nasihatlerde bulundu. bende sıra beklemenin öneminden bahsetmekle yetindim. bak şimdi aklıma geldi. bu kendinin komutan olduğunu söyleyen asker bir ara kantinin içinde bana tutanak getirin yollu haykırmalarda da bulunmuştu sonra daha yüksek sesle bağırarak içeri birisi girdi. ben hala sıradaydım. bu sırada kafamın üzerinden bir el geçti. saçlarımı sıyırmıştı. geri döndüğümde deliye dönen komutan bozuntusunu karşımda gördüm. arada bir kaç kişi komutanım sakin olun diyordu. bence olayın buraya kadar getirilmesinden duyduğum pişmanlıkla iç geçiriyordum. içimden ya gerçekten komutansa lı cümleler geçiyordu.komutan bozuntusu senin adın ne hangi alay hangi bölük yollu sorular soruyordu. gayet açık ve tereddütsüz hepsini doğru olarak ilettim. iki üç defa aynı soruyu sordu. aynen cevapladım. bu kadar net ve kararlı olmam herhalde zoruna gitti ki bak hala dayı dayı konuşuyor dedi. bende cevap veriyorum işte dedim. tekrar çekti gitti. neyse devam ederiz saat 17.15 oldu içtima saati yaklaştı. hazırlanıp gitmeli.

1 yorum:

  1. Hotel Casino & Hotel - MapYRO
    Hotel Casino & Hotel, Las Vegas, NV, USA 의정부 출장마사지 Casino Hotel 광양 출장마사지 is in an area 밀양 출장샵 and within 청주 출장샵 a 5-minute walk 포천 출장안마 of other attractions like

    YanıtlaSil