iki gün çok hızlı geçti, kısaca özetliyeyim.
pazartesi günü çok erken kalktım 5 gibi. hiç koymadı bu bana, çünkü epey dinç kalktım. yine kahvaltı yine içtima sırası derken 7 falan oldu. sonra 7:30 gibi bize dağılma komutu verdiler ama yakınlarda olmak şartıyla. 10 gibi yine toplandık ve sıra halinde yolun karşısına geçip alaya gittik. orada bize kıyafetlerimizi dağıttılar. askeri palto, kamuflaj, askeri altlık ve üstlük, 2 yazlık çorap, 2 kışlık çorap, bot, 2 slip don, gecelik takım, eşofman takım, şort, 2 yeşil atlet, bir içlik yün don, bir içlik yün üstlük, valiz, spor ayakkabı, askeri kep. sonra bazı eşyaları bize parayla aldırdılar. parayla dediysek burada paralarda çok komik ölçüde. hemen hemen her şey daha ucuz mesela çay 10 kuruş, sütlü çikolata 35 kuruş(tabi makinede para üstü varsa) poğaça 20 kuruş... ne aldık? palaska, düdük, düdük ipi, dikiş seti, ayakkabı boyası, temiz ve kirli eşya torbası, nefter(kırmızı sağ tarafı gösterecek) hatırladıklarım.
tabi satın alınan eşyalar eşya dağıtımından sonra olmadı eşyalar dağıtıldıktan sonra bizi iki askrei binanın arasına aldılar, bizi dediysem 123 kişi. sonra komutan(4 uzman çavuş bir astsubay) "ya biz şimdi bunları giydirelim" dedi. yani burda işler biraz böyle "şimdi napalım" "hadi şunları yaptıralım" gibi durumlar oluyor. yani komutanlar da emin değil, neyse.
biz tam 123 kişiyi o iki binanın arasında soydurup, verilen eşyaları giydirdiler. evet 123 kişi 123 mt2 yerde komutanların önünde, askeri binaların yanında, 25m ilerisinde meskun mahalle olan yerde önce soyunduk sonra giyindik. burada ki usta askerlerden birisi "o kıyafeti giyince mal gibi hissettim" demişti, bende orada ilk defa kendimi mal olmaya başladığımı hissettim. hatta mal gibi hissetmenin ne demek olduğunu ilk defa orada anladım. bu hissi biraz anlatmaya çalışayım. mal gibi kontrol edilip de hiç zoruna gitmiyorsa mal olmaya başlıyorsun. ama mal gibi hissetmekte mal olmaya direnmek demek oluyor. gerçeği göz ardı edemeyiz. offf! bunları yazarken biraz canım sıkıldı.
neyse, işte oraada giyindik. şunu da anlatmadan geçemiyecem; giyindiğimiz yere 25m mesafede ev vardı, o gün hiçbir ses, soluk duymamıştım o evden fakat dün orada eğitim görürken bağıra çağıra, 5-7 yaşlarında bir çocuğun balkona elinde bir tabakla çıktığını gördüm. hemen aklıma dün orada giyindik(tabi öncesinde soyunduk) gerçeği düştü. ya çocuk o sırada pencerede bizi seyrediyorsa? buradaki rahatsızlığımın sebebi çocuğa çıplak(donla diyelim) görünmek değildi. çocuğun bizi çıplak görebilme ihtimaliydi.
çocukluğumuzdan beri hep böyle askerlik hikayeleriyle ve şehit cenazelerindeki askeri seranomilerle büyüdük ve bu iki zıt durumun oluşturduğu ikilemlerle düşündük durduk. şimdi o çocuk da böyle bir olaya birinci elden şahit olmanın verdiği durumla büyüyecek ve asker olacaktı. belki onun için ülkemde askerlik en çok saygı duyulan ama en çok da korkulan bir olay haline gelmişti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder